Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Her Şey Geçti Sonra, Ben Kaldım,

    Aleyna
    Aleyna
    Moderatör
    Moderatör


    mesajlar mesajlar : 5494

    Doğum tarihi : 14/04/72
    Kayıt tarihi : 22/11/09

    Her Şey Geçti Sonra, Ben Kaldım, Empty Her Şey Geçti Sonra, Ben Kaldım,

    Mesaj  Aleyna 28.02.12 16:33





    Her Şey Geçti Sonra, Ben Kaldım,
    Bir De Bende Bana Direnen Doğrular Ve Yanlışlar...



    Her Şey Geçti Sonra, Ben Kaldım, 9322984-lg



    Bir ucunda Trajedi vardı bu kalemin,

    Tılsım öteki ucunda. Uyuduğumda kim

    uyanıyordu içimde, hangimiz sürdürüyordu

    gündüşlerini, hangi yüzüm kanıyordu,

    neden bir ucu seçip sivriltiyordum da

    köreliyordu o an öteki uçtaki güdülerim,

    kalemin bir ucunda Trajedi, Tılsım

    benden yanaydı: Nereye çevirirsem çevireyim

    öfke doğuruyordu hüzün doğuruyordu öfke:

    İki ucunda kalemin

    ebabil kuşları taş topluyordu.



    Gelecek ardımda kalmış bir melek:

    Defterim dolmuş, bir tek hece taşım için

    karasız bir beyit oyalıyor şimdi beni.

    Köprüler, dehlizler ve tünellerden geçtim,

    oğullarım dağınık bir başkaldırı kavmi,

    kızlarım sonsuza ayarlı birer arayış tohumu,

    bu kadını sevmiştim: Koptu gitti dünyamdan,

    sönmüş fer. Bu kadını da: doyamadığım.

    Bir de onu: Yanıbaşımda fırtına gibi yaşayan,

    tül gibi ölen. Yalnızım artık, nasıl yalnız

    yaşamışsam gamlı bir şahinken.



    Defterlerim dolu: Yaklaştım, erişemedim

    Sancının ortasında, huzur kutbuna teğet,

    varacağım noktaya doğru ilerlerken

    ondan uzaklaştım belki de. Yandı canım

    biricik olanı kendime ayırırken,

    gün geldi içimde biriken ağu

    çekti benden dışımda biriken uyumu:

    Karanlık, sinsi, delici bir çağda

    kırdım tek tek elimdeki kelimeleri.



    Herşey geçti sonra, ben kaldım --

    bir de bende bana direnen doğrular

    ve yanlışlar: Hassas terazi, dik merdiven,

    birkaç bozuk kum saatı, dilini unuttuğum

    bir pusulayla gecelerimi paylaştığım

    o tuhaf hayvanlar: Akrep ve örümcek,

    semender ve şahin ve ebabil kuşları

    taş topluyorlardı. Doğaya baktıkça

    içimde dinlenen tufan insana baktıkça

    kabardı; seyrek ve acemiydi kaçışlarım,

    yüzümü döndüm nerede yakıcı bir hal

    görsem, duydum ağızdan kaçırılmış

    bir heceyi bile, bir tuzak kazıp

    içinde salıvermek için mutlak bir av

    bekledim.



    Böyle başladı ve sürdüydü önümdeki katışıksız

    yokuş: Sandım ve inandırdım belki,

    gönlümü ve aklımı dağlamamış hiçbir işarete

    oysa inanmadım. Hazırdım her an

    kurduğum çadırı söküp yolcu çıkmaya,

    kaldım burada: İğne ve ağ, ipek ve masal,

    sis ve köpük arası yazdım öykümü defterden

    deftere: Aradım bulamadım altın anlamı,

    ama farkettim altındaki anlamı -- uyanıp

    kan içinde bir gece, sivrilttim öteki ucu

    iyice:



    Etrafımdaki nesneler cansız mı, kıpırtı

    dolu: Dokunsam kendi dillerine çevirecekler

    bende bildiklerini: Bu saatı ben durdurtmuştum,

    ben çıkartmıştım bu yüzüğü, bile bile kırdığım

    fanus ile bir başkasının kırdığı fanusu neden

    içiçe geçirmiştim? İşte masam, kurutma kağıdım,

    çocukluğumdan bu yana bana eşlik eden bir çift

    kemik zar. İşte duvardaki ölü resimler,

    yerdeki bu boz halı, başucumda yatağımın

    opalin bir lamba ve siyah deri kaplı derin

    defterler: Dokunuyorum ve dile geliyor

    yıldan yıla bu odaya sinen saf korku:



    Biraz daha arınmış ışık gerek bana,

    biraz daha koyu bir mürekkep,

    biraz daha felç sağ elim ve parmakları için,

    biraz daha zaman ve bu zamandan geçmek:

    Birkaç soluk boyu belki, belki birkaç çağ için

    biraz daha cüret

    ve korku,

      Forum Saati 28.04.24 20:39