Bedduaya Kalkan Eller!...
Çocuktum...
... "Derin" diye tanıttıkları bir dini sohbet(?) erbabından(!); üç şeyin
duası olmaz'ı öğrenmiştim o yıllarda...
"Biiir!" demişti "Derin" Hoca; "Allah'ım, filancanın malı çok,
onunkinden birazını al da bana ver..." "Yok yaaa...!!.. Ağzın yok
mu...Allah'ım bana da ver de!..." "Başkalarının malına niye göz dikersin
ki!.." Filandan al, bana ver... böyle dua olmaz!..."
Başkasının malına göz dikme üzerinden; epey azar işitmişti, "Derin"
hocayı o gün orada dinleyenler.
"İkiii!" diyerek diklenmişti "Derin" hoca... Belli ki yine azar geliyordu:
"Allahım, filancanın başına belalar, musibetler ver... Ak gün gösterme onlara ..."
Böyle dua olmaz... Kendisi için istemediğini, Müslüman olan Müslüman,
başkaları için de istemez...Bu bedduadır ve kötüdür." Bilmez misin bre
gafil; beddua sahibine rücu eder!..
"Üççç!..." Çocuk mantığımla ilk ikisine onay verdiğim için dikkat
kesildim, "üç'e. Tekrarladı hoca"Üüççç!"... Gövdeyle beraber
parmaklarda uzanmıştı öne ileriye... Belli ki ilk ikisinden çok daha
önemliydi hocanın üç'ü...
"Allah'ım; ben filancayı seviyom... Onu benim alnıma yaz." ... Bre gafil;
sen, haşa, kimsin ki Allah'a emir veriyorsun da...!!.. "Bu büyük
günahtır... Allahın işine karışmaktır. Allah kimi, kimin alnına
yazacağını kimseye sormaz!... Sen Allah'a akıl verecek kim oluyorsun...
da "yaz!" diye emir veriyorsun...!?" "...Her günah affedilir, ama, Allah'a
emir vermek affedilmez...!" "...alnıma yaz... affedilmez günah!..."
*
Son sözleri sanki gözlerimin içine bakarak söylemişti o mendebur "Derin" hoca...
Zira, bir diğerini görünceye kadar, en çok bir-kaç gün süren çocukluk
aşklarımın sonuncusuna takılıp kalmıştı yüreğim o günlerde...
O'nun için, Allah'a dualarımı eksik etmiyordum. Nafile nam azlara
duruyor, namaz sonlarında da bitip tükenmez dualar ediyordum...
Dualarımı da, Allah'ım onu bana yaz... yazdıysan silme!" diyerek
bitiriyordum.
Anam bile şüpheye düşmüştü de; "oğlum, ne namazı dır ki bu.. bitmek
bilmiyor... elin havaya açılıyor da inmek bilmiyor... Senin namazların;
vakite, saate de uymuyor...
Bu kadar çok mu, Allah'tan istediğin..." der olmuştu.
Babamdan aldığım üç-beş kuruş harçlığımı bile duama ek hayır olsun
niyetine; mahallenin fakir çocuklarına dağıtır olmuştum.
Tek Allah'a açtığım bu gizimi anama bile söyleyememiştim...
Bıkmadan, usanmadan sürdürmüştüm dualarımı, ta o güne kadar...
Oysa; her şeyi bir anda bitirivermişti "Derin" hoca..
Üstelik de, ödemekle biter, tükenir-temizlenir değildi ki, biterken
geride bıraktığım günahlarım. Suç affedilmez olunca cehennemle de
ödenir olmazdı ki onca günah!..
Devam ettiremezdim o büyük günahı ...Önce; sevgimden bile haberi olmayan
sevgilimi unuttum...
Dualarımı da kestim... Harçlıklarımı dağıtmayı da...
Namaz sonları... elimi uzun süre havada tutmanın da anlamı kalmamıştı artık...
İlk kez o yıl isyan ettim... Sevmenin günahı ne ola ki!... deyip.
Beddua ettim o "Derin" hocaya... Bildiğim bütün belaları okudum.
"Allah belanı versin...de, başına musibetler gelsin de, yol parası
bulama da.. gideme başka yerlere de bitirme başka
Memet'lerin-Halil'lerin...aşklarını sevgilerini...
Benim sevgimi bitirdin... Allah da seni bitirsin..."
***
Büyüdüm...
Bedduam kabul görmemiş olacak ki, hala o şarlatanlar-böcekler
yarasalar devam etmekte aydınlıklara, sevmeye-sevilmeye
saldırıya...İnsanları cehennemle korkutmaya. Cennet vadiyle hurileri
rüşvet olarak sunmaya...
O gün içtendi beddualarım.... bu gün de içten!...
Yarım asır öncesinde kaldı o çocukluk sevgim... Ama beddualarım sürüyor...
*
Büyüdüm, dini bacak arası rüşvete indirgeyenlerin daha da azıtmışlığı
karşısında isyanım da büyüdü...Daha gür haykırıyorum!... Allah belanızı
versin!...
İşte din adına yüzbinleri peşinden sürükleyen karacübbeli bir zebani
bozmasının söyledikleri...
"... en çok salavat getiren huriyi alır... Yatana saman yok!.. Salavata
devam... huri bol. Cennete tek başına giden kadın; şehitlere verilecek.
Ama kadın beş erkek isteyemeyecek. Adamın beş erkek gücü olacak...
Cennetteki erkeklerin tenasül uzuvları eğilmez."
İslamcılığı, bilmem-nesini tatmin adına sevap avına çıkmaya
indirgeyen, bu soysuzların Allah belasını vermesin de kimin belasını
versin!?..
Din adına zırvalarla cehaleti körükleyenlerin... zebanilerin, şeytan
bozmalarının, din bezirganlarının, ahrete bile apış-aralarından
bakanların, sevap karşılığı huri rüşvetiyle, cennet vaadi yapanların,
Allah belasını vermesin mi!?...
Bunun ötesinde; kanserin tedavisini okuyup üflemede arayan insanlarla
aynı havayı soluyor olmak utandırmaz mı insan olan insanı...!?
Salavatla saman hak edenlerin nesine gerek ki, akıl-izan!!?. Onlara..
ha katır boncuğu ha inci... Onlar adına, düşünüp, karar veriyor nasıl
olsa birileri...
Ne var ki... sandıkta oylar eşit!.. Ortamın adı da ileri demokrasi ...!...
*
Allah belanı versin ileri demokrasi!.. Taşlar bağlı, itler salınmış!...
*****
Not: Bitmedi... Bedduaya açılan ellerin ikinci faslı da ...yakında!..
Mehmet Halil ARIK
Emekli Eğitimci
Denizli-Türkiye