Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    ******'e Özerk Mektubu

    avatar


    Kayıt tarihi : 31/12/69

    Atatürk'e Özerk Mektubu Empty ******'e Özerk Mektubu

    Mesaj   07.11.10 11:18

    Atatürk'e Özerk Mektubu 76829_1662868172628_1264941429_31805193_3248831_n


    ATATÜRKÜM, LİDERİM, BAŞÖĞRETMENİM, BAŞKOMUTANIM, CUMHURBAŞKANIM;


    Tüm bu yazdığım hitapların hepsi en çok ama en çok size yakışıyor.Tüm güzel sıfatları en iyi siz taşıyorsunuz. Hala sizin, zekanıza, liderlik vasflarınıza, milletini, çocukları, ağaçları, hayvanları sevme özelliğinize dünyanın hiç bir ülkesinin lideri yaklaşamadı bile...

    Şimdiye kadar bir çok insan size mektup yazmıştır. Sizinle dertleşmiştir. Bu insanlardan birisi de ben olmak istedim. Orta Anadolu'nun ortasından Aksaray'dan yetişmiş, sizin milli eğitiminizin korunduğu, LAİKLİĞİN ÖĞRETİLİP GEREĞİNİN VE ÖNEMİNİN İYİCE BELLETİLDİĞİ devlet parasız yatılı okulunda eğitim almış soyu tükenmekte olan LAİK VE ATATÜRKÇÜ BİR CUMHURİYET ÖĞREYMENİYİM. Devletimin beni gönderdiği her yerde severek mesleğimi yaparken de öğrencilerime; öğretmenlerimin bize verdiği ******çü ,ilkelerinize ve devrimlerinize sahip olacak aydın öğrenciler yetiştirdim.Veya öyle olduğunu sanıyordum...



    Sizi anlatırken, Kurtuluş Savaşını, devrimleri...Öğrencilerimin gözlerinin yaşardığını, o günleri yaşamış bir ecdadın torunları olmanın verdiği gururu taşıdıklarını, heyecanlandıklarını, soluksuz ve sessizce dinlediklerini görüp mutlu oldum, gurur duydum.


    Çünkü;


    10 Kasımlarda havanın soğuk olmasına aldırmadan, incecik önlükleri ve naylon ayakkabılarıyla titrerken, dimdik durmaya, sizin ölüm yıldönümünüz için hazırladığımız tören için hep beraber şiirler ezberleyen, heyecanla ve dikkatle arkadaşlarını dinleyen, saygı duruşlarında bir asker duruşuyla, "görev savuşturma" değil de o gün sizin aramızdan ayrılmış olmanızdan duyduğu GERÇEK hüznünü yüzünde, yüreğinde taşıyan öğrencilerim vardı. Anne ve babaları da okulun çevresinde bu törene katılmak üzere yerlerini alırdı.


    Öğrencilerimiz, sokakta, arabada, hatta televizyonların kapanışında İstiklal Marşı duyarsa hazırolda, esas duruşta Marşımızı dinler, SONUNA KADAR BAYRAĞIMIZIN GÖNDERE ÇIKMASINI VEYA İNMESİNİ sevgi dolu gözlerle izlerdi.


    Sonra birşeyler oldu ATAM. Çocuklarımın gözlerindeki bu sevgi ve saygı ışığı söndü. Saygı duruşunda çocukları bırakınız kocaman insanlar; sirenler çalarken, İstiklal Marşımız OKUNURKEN yürüyüp gitmeye, işlerine devam etmeye başladılar.


    Sınıflara sizin güzel, güleryüzlü resimlerinizin yerine , size benzemeyen, kaşları çatık, üzgün yüzlü veya kızgın yüzlü resimleriniz "zorunlu" olarak asılmaya başladı. Ya da bana öyle geldi. Hatta büstlerinize, heykellerinize zarar verilir oldu.


    Bazı insanlar sizin isminizden resminizden para kazanmaya, insanları bıktırmaya başladı.



    Emekli olacağıma yakın merkez okullarından birisinde birinci sınıf okutmaktaydım. Bir kızım vardı. Öğrenme zorluğu çektiğine inanmaya başlamıştım. Herkesten oldukça geriydi. Ünitemiz; "Cumhuriyetimiz" ve dersimiz Hayat Bilgisiydi.



    Resim yapmayı çok sevdiğim için bu dersi de tahtada resimler çizerek anlatıyordum. Çocuklar ilgiyle ,"zorunlu" olarak "devrimlerimiz" yerine "inkılaplarımız" dediğimiz dersi dinliyordu. "Harf Devrimini" anlatmaktayken, tahtaya sağdan sola doğru Arapçaya benzer çizimler yaptım. Buna benzer harflerle okuma yazmanın zorluğundan bahsedecektim ki, öğrenme zorluğu çektiğine inandığım kızım tahtaya fırladı ve "yanlış yazdınız öğretmenim" diye bağırarak tebeşiri elimden aldı ve Arapça yazılar yazmaya başladı. Ben şaşkın bakışlarla çocuğun çok küçükten beri bu dersleri aldığını, normal okula da adapte olmakta zorluk çektiğini görmüş oldum." Tamam bunda ne var onu da öğrensin bunu da" diye düşünülebilir belki...



    Ama maalesef öyle değil Atam...Küçücük kız sizi sevmiyordu. Okula gelmeden bir ****** düşmanı olmuştu. "****** içkicinin biriymiş.Babam öyle diyor" dedi, Arapça yazı gösterisinden sonra...



    O küçük kızdan sonra anladım ki; bu yavruların bir çoğu evden ******'e karşı olumsuz,yanlış bilgilerle donatılmış olarak okula başlamıştı. Küçücük yürklerine bağnazların kara parmakları nefret tohumları serpmişti... Doğuda üçüncü sınıfa kadar dil eğitimi verildiği gibi, üçüncü sınıfa kadar, sizi neden ve nasıl sevmeleri gerektiğini anlattım. Bu benim için çok acı bir dönemdi. Öğretmenlik yıllarımın sonuna gelmişken ,yurdumun ve milletimin de bir SONA doğru gitmekte. ülkemin de GERİLEMEKTE olduğunu görmekteydim.


    AZİZ ATATÜRKÜM. Bu ölüm yıldönümünüzde sizinle dertleşmek istedim. Sizin tavsiyelerinize, sizin bize duyduğunuz sonsuz güvenin yenilenmesine, kısacası TEKRAR SİZE çok ihtiyacımız var. Bir Kurtuluş Savaşı'na daha ihtiyacımız var. Üstelik; Ülkemizi bu kez İngilizler, Fransızlar,Yunanlar değil! Bu kez sizin bu saydığım düşmanlardan kurtardığınız halkımızın bağrından çıkan YOBAZLAR, LAİKLİK VE CUMHURİYET DÜŞMANI ŞERİATÇILAR sardı yurdumu!!!



    " Rahat uyu" diye vedalaşırdım." Anıtkabir'de sizi ziyaretlerimden sonra, devrimlerinizin ilkelerinizin sonsuz bekçisiyiz "derdim saygı duruşumdan sonra...Artık sizinle bu şekilde gurur ve huzurla vedalaşamıyorum. Huzurlarınızda başım eğik. Görevimi yerine getiremeyen bir ****** ve Cumhuriyet kadını, öğretmeni olarak; sizden çok özür diliyorum Atam. Son nefesime kadar YILMAZ BEKÇİLERİNİZ OLARAK kendim ve ailem, uğruna ölmeye söz vererek size veda ediyorum. Huzurlarınıza yine başımız dik olarak çıkmak, emanetlerinizi korumuş bir millet olarak her ON KASIMLARDA akın akın Ankara'ya Anıtkabir'e gelerek yine KASIMPATI ÇİÇEKLERİYLE, SAÇLARINIZIN SARI RENGİYLE mozolenizi donatmak umuduyla...




    SONSUZ MİNNET VE SAYGILARIMLA...


    Emekli Öğretmen :SALİHA TOPRAK /AKSARAY


      Forum Saati 18.05.24 22:50